25 Aralık 2014 Perşembe

Bilim kurgu sevmeyenin Interstellar - Yıldızlararası yorumu

Interstellar yani nami diğer Yıldızlarası filmini bu hafta sonu izledim. Bilim kurgu filmlerinden keyif almayan birisi olarak neden bu filmi seçtim? Açıkçası gidilebilecek başka bir film olmamasının büyük rolü var :) Bir de Anne Hathaway, Matthew McConaughey çekiciliği ve Gravity'inin görsel olarak bir şölen olması uzay filmelerine sempatimi artırmıştı.

Interstellar'i izlerken hiç sıkılmadım ki film 3 saatti. Nefes nefese seyrettim. Zamanın bükülmesi, kara delikler, solucanlar bilgi bombardımanına tutuluyorsunuz film boyunca.

Filmin afisini bile begendin
Doğanın bozulması, toz bulutları, dünyada açlığın baş göstermesiyle insan neslinin tükenme tehlikesi ve yeni bir yaşanılabilir gezegen arayışı. Klasik insan nesli tükenme tehditi ve dünyayı kurtarma hikayesi gibi görünse de film tamamen gerçeklerden ibaret. Dünyanın gelecegi ortada, insanoğlu doğayı yok etmeye devam ederken nüfus artışı tam gaz… Sonuç kaçınılmaz görünüyor buradan bakınca.

Ülke olarak bu konularla pek ilgilenmesek de, hali hazırda çoktan başlamış olan yaşanılabilir gezegen arayışları ve malum anlaşılması güç karadelikler, solucanlar konusu artık günlük gazetelerin ilk sayfalarında bile ara sıra yer almaya başladı.

Film, neler oluyor ve bizi neler bekliyorun bir bölümünü başarılı bir şekilde beyaz perdeye yansıtmış.

Filmdeki duygusal sahneler de etkileyici idi. Vıcık vıcık Hollywood filmi draması ya da abartılı, uçuk kaçık bilim kurgu öğeleri barındırmadığı için ben bu filmi çok beğendim.

Bilim kurgu sevmeyenlere bile gönül rahatlığı ile öneriririm. Kimi yorumlara bakılırsa film kült olma yolunda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder